18 Mart 2008 Salı

Dipsiz Kuyu



Kaçma, kovalama, bekle sadece bekle. Yoksa sabretmenin nasıl bir şey olduğunu asla anlayamazsın.

Günlerin nasıl geçiyor? Biliyorum sürekli bir yerlerde olduğunu düşünmek istiyorsun. Sonrada çok çabalaman gerektiğini! Ama aslında hepsini bu kadar sığdıramayacağını içten içe çok iyi biliyorsun.

Bak aynı şeyi yine yapıyorsun. Oysaki sana bunu defalarca söylemiştim. Anlamsız bakma yüzüme, bu kadar net betimlemeler yapma.Bak yine tekrarladım ama biliyorum ki zevk aldığın bu durumu sonlandırmayacaksın.

Hayır, öyle bir niyetim yok. Beni sakın yanlış anlama. Ben bugün sahiden de eğlendiğin düşünüyorum. Gerçekten eğlendin değil mi? Bakıyorum da hiç belli etmiyorsun. Dışarıdan bakan bir insan inan çok sıradan olduğunu düşünürdü. Mutlu olduğunu nasıl anlayabilirler ki? Tabi bu senin verebileceğin bir karar değil mi, çok fazla söz söyleyemem.

Sadece biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı. Madem bu kadar çok şey biliyorsun, neden daha fazla ilgilenmiyorsun ya da gidip bir öneri ile dönmüyorsun. Sadece akıl verici konuşmaları doğru bulmadığımı da biliyorsundur herhalde!

Evet, sanırım kendimden çok eminim. Hava bugün güzeldi. Neşeli olmalısın. Yani bak zaman gerçekten çabuk tükeniyor. Biraz müzik dinleyelim…

Hey aynı şeyi yapıyor. Anlamsız anlamsız konuşuyor, çok bildiğini sanıyor ama yanılıyor. Bak şimdi nasıl da konuyu değiştirdi müzik dinlemekmiş. Oysa benim başka bir şeye odaklanmam gereken zamanda bu kadar vurdumduymaz olabiliyor. Ona karşı tavrımı biraz sertleştirmem gerek sanırım.

Kaçırılmış fırsatlar diyarı, bekleyen durumlar kölesi, sevimli ilgi ulağı.

Bu kelimeleri tam da kendime göre ayarlamalıydım. Bir yerlerde bir eksiklik var ama nerede. Kulağa hoş gelmeli, aslında hoş gelmesinden öte bir şeyleri anlamlandırabilmeli. Bunun bir yolunu bulabilmeliyim.

Sana kaç kere söylemem gerekiyor bilmiyorum, lütfen çok fazla derine inme bak şimdi olduğu gibi işin içinden çıkamayacaksın. Bıkmadın mı kendini boğmaktan. Değiştir şu döngüyü artık.

Yakında benden bıktığını da söylersin. Ama biliyorsun bazen eski kafalı olabiliyorum. Yani eski yollar, yordamlar.

Biliyor musun, sen takıntılı kızın tekisin. Dikkat et tekisin. Kur ve yaşa. Oh! Nekadar kolay değil mi? Kusura bakma ama sen orada dururken içinde tepinen bendim. Tamam, bazı şeyleri zamanında engelliyebilmeliydim. Ama öyle bir noktaya getirmişsin ki kendini, beni bile dinlemezdin.

Bak şu konuşana beni ne kadar da iyi tanıyor. Bak ben artık bu tür şeyleri unutmak istiyorum. Benimleysen at çöpe yöntemini bu sefer daha iyi uygulamamız gerekiyor. Yani birlik içinde olmalıyız.

Bak haklıymışım gerçekten de takıntı sınırını aştın gidiyorsun. Hadi diyelim senin dediğin gibi yaptık. Peki, sonra yani ne malum hani sen başa sarmayı çok seviyorsun. Ne malum tekrardan başına gelmeyeceği!

Yine o şaşkın bakışlar. Ama kendinden çok emin. Ve o anda yukarı doğru atlıyor. Doğrulmama yardım et deyip, elinden tutuyorum.’’ Zaten başka bir yere gidesim yoktu diyor.’’ Gülümsüyorum

‘’ Yine seni hayran bıraktım kendime’’ diyorum

Hoşuna gitmemiş gibi davranıp sonra o gülüyor ‘’ Haydi yürü daha bir sürü şey bekliyor bizi’’