Sana öğretilenlerden kalansın şu anda her gün şekillendirmeye çalıştığın aslında bildiklerinden çok farklı.Kendinden bir şey oluşturmaya çalışıyor bunu yaparken ben kusursuzum fırtınasına kapılıyorsun.Karşındakini hep haklı zannediyorsun ve çoğu kez su ile gidip susuz geliyorsun ve hala nerede bocaladım demekten bıkmadın ben aynı sahneleri izlemekten yoruldum. Oysaki sana sadece bir adım yaklaş demiştim.
Sabahları güzeldi,yatakta geçirilen o vakitler güzeldi birbirine dokunmak yanında olduğunu bilmek harika, dokunmak bir sihir ve ben her dokunuşta yenileniyorum ve az önce söylediklerimi saymazsak aslında keyfimi kaçıracak bir şey yok.Ben sadece biraz maziye takılmışım merak ederim hep neydi göz yaşlarımızı akıtan büyüyünce değişen ben farklı bir pencereden mi bakıyordum, yoksa kendime tuttuğum aynaların çoğu kirli olsa da, zayıflık insana mahsus mertebenden el salla biraz olsa da göster merhametini sensiz sularda yürümek isteyebileceğimden emin olamadım hiç bir zaman.
Pandora kutusunun içindeki bendim sanki çok direttim ama açtılar kötülüğüm aydınlattı ortalığı,ve bir daha sönemedim sessiz dolaşıyorum aranızda.
Ve dolaştıkça şahit oldum yaşanan hikayelere sıradanlığa,umutsuzluğa,çok bilmişliğe ve anlamsız atışmalara. Yoktan var oldum yalandan ve gerçek suçu Pandora ya attım.
Bir kelime dolaşıyor ağzıma, anlamsız sataşmalar sonrasında kendimi çok gördüm bu hayata zamanın neresinden tutsam yalan diyorum artık tozu dumana katıp.
Kendinle çelişen materyalist dünya sandı ki içimizdeki canavarlara yenik düşüp selam edeceğiz ey yüce kulların nefsi yenik düştü kendine yeni çağda herkes kendine döndü,içime düştü her adımımı saydı çok sıcaktı yaklaşmadım.Ben aslında hep sıcaktan kaçarmışım bilemedim.
Dilimde bir ''Bohemian Rapsody'' kalbimi o kadar acıtıyor ki sanki o adamı ben öldürdüm sanıyorum gerçek gibi sanki benim etrafımdaki herkesi üzen! Suçlayamıyorum kimseyi bendim o karakterlerin hepsi.Tek derdim olsaydı nefes düşmezdim bu kadar yerlere.
Yerine oturmayan düşünceler var ve insanların rahatsız eden bakışları...Tanrım ne kadar kötü olabilir ve körü körüne bağlanabilirim.Bir hatanın arkasına saklanmak istiyorum beni tüm günahlarımdan koruyacak!
Çok rahatsız ettim bazılarınızı oysa bir adım huzur olabilirdi yolumuz.Bana batan dikenlerden söz etmeye kapattılar yollarımı şimdi mutlu,şimdi rahatlar oturdukları yerde.Ey insanoğlu ömrün ne kadar? Ne kadar sağlam oturduğun yer ve onca unvanların! Martin Luther'in sözleri ile kayboldum oysa vardı benimde bir hayalim,cesaretimin ayağını kaydırdılar.
Bir katedralin içine doğru süzülmeye çalışan bir ışık gibiyim adeta.Üzerinize düşmek istiyorum karanlık çağlar yok olsun diye.
Sonradan anlaşılan her şey gibi basıp geçtiklerimiz üzerine gözyaşımı dökmeye hazır ben artık merhametin gerçekliğine inanamıyorum bu kadar sahteyken yüzleriniz öylesine susuyorum.
Değişen dünya, iyilik timsalleri her şeyin doğrusunu bilen siz bakmayın gözlerimin içine mani olamam içimdeki denizlere fırtınamı da kabul ettim zamana yenik düştüm korkuyorum daha ne kaldı elimizde, beyin emiciler kan kusuyorum artık yüzünüze kaosun içinden doğan bir canavar gibiyim sisteme karşı,size karşı yada her neyse o bildikleriniz hepsine karşı...
Ah sen ve senin o aptal oyunların hep birilerini yanında sürüklemek istersin,öyle değil mi? Uzaktan çalan bir müzik,hüzünlü notalar sakarlaşmanın sırası değil
O kadar incitti ki beni...Ah şu sakarlığın!
Sabahları güzeldi,yatakta geçirilen o vakitler güzeldi birbirine dokunmak yanında olduğunu bilmek harika, dokunmak bir sihir ve ben her dokunuşta yenileniyorum ve az önce söylediklerimi saymazsak aslında keyfimi kaçıracak bir şey yok.Ben sadece biraz maziye takılmışım merak ederim hep neydi göz yaşlarımızı akıtan büyüyünce değişen ben farklı bir pencereden mi bakıyordum, yoksa kendime tuttuğum aynaların çoğu kirli olsa da, zayıflık insana mahsus mertebenden el salla biraz olsa da göster merhametini sensiz sularda yürümek isteyebileceğimden emin olamadım hiç bir zaman.
Pandora kutusunun içindeki bendim sanki çok direttim ama açtılar kötülüğüm aydınlattı ortalığı,ve bir daha sönemedim sessiz dolaşıyorum aranızda.
Ve dolaştıkça şahit oldum yaşanan hikayelere sıradanlığa,umutsuzluğa,çok bilmişliğe ve anlamsız atışmalara. Yoktan var oldum yalandan ve gerçek suçu Pandora ya attım.
Bir kelime dolaşıyor ağzıma, anlamsız sataşmalar sonrasında kendimi çok gördüm bu hayata zamanın neresinden tutsam yalan diyorum artık tozu dumana katıp.
Kendinle çelişen materyalist dünya sandı ki içimizdeki canavarlara yenik düşüp selam edeceğiz ey yüce kulların nefsi yenik düştü kendine yeni çağda herkes kendine döndü,içime düştü her adımımı saydı çok sıcaktı yaklaşmadım.Ben aslında hep sıcaktan kaçarmışım bilemedim.
Dilimde bir ''Bohemian Rapsody'' kalbimi o kadar acıtıyor ki sanki o adamı ben öldürdüm sanıyorum gerçek gibi sanki benim etrafımdaki herkesi üzen! Suçlayamıyorum kimseyi bendim o karakterlerin hepsi.Tek derdim olsaydı nefes düşmezdim bu kadar yerlere.
Yerine oturmayan düşünceler var ve insanların rahatsız eden bakışları...Tanrım ne kadar kötü olabilir ve körü körüne bağlanabilirim.Bir hatanın arkasına saklanmak istiyorum beni tüm günahlarımdan koruyacak!
Çok rahatsız ettim bazılarınızı oysa bir adım huzur olabilirdi yolumuz.Bana batan dikenlerden söz etmeye kapattılar yollarımı şimdi mutlu,şimdi rahatlar oturdukları yerde.Ey insanoğlu ömrün ne kadar? Ne kadar sağlam oturduğun yer ve onca unvanların! Martin Luther'in sözleri ile kayboldum oysa vardı benimde bir hayalim,cesaretimin ayağını kaydırdılar.
Bir katedralin içine doğru süzülmeye çalışan bir ışık gibiyim adeta.Üzerinize düşmek istiyorum karanlık çağlar yok olsun diye.
Sonradan anlaşılan her şey gibi basıp geçtiklerimiz üzerine gözyaşımı dökmeye hazır ben artık merhametin gerçekliğine inanamıyorum bu kadar sahteyken yüzleriniz öylesine susuyorum.
Değişen dünya, iyilik timsalleri her şeyin doğrusunu bilen siz bakmayın gözlerimin içine mani olamam içimdeki denizlere fırtınamı da kabul ettim zamana yenik düştüm korkuyorum daha ne kaldı elimizde, beyin emiciler kan kusuyorum artık yüzünüze kaosun içinden doğan bir canavar gibiyim sisteme karşı,size karşı yada her neyse o bildikleriniz hepsine karşı...
Ah sen ve senin o aptal oyunların hep birilerini yanında sürüklemek istersin,öyle değil mi? Uzaktan çalan bir müzik,hüzünlü notalar sakarlaşmanın sırası değil
O kadar incitti ki beni...Ah şu sakarlığın!