16 Mayıs 2010 Pazar

JACOB BENİ KURTARAMADI!

İşte tam burası, seni tanıdıkları ve yargıladıklar yer. Bunun farkındasın ve zihnin tamamen açık. Peki ya kim bunlar? Karmaşa, hayat, düzen, yanlış, duygu, bencillik… Bu listeyi daha fazla uzatabilirdik; ama doğru soruların nasıl sorulacağını bildiğimden bile emin değilim.

Doktor bey üst solunum yolları enfeksiyonu diyor; ben ise vücudumun dengesinin yerinde olmadığını söylüyorum... Gerçekten diyorum,  çok yoruldum artık.  Bu biraz daha böyle devam ederse eğer kronikleşecek. Bazen korkuyorum doktor bey! Sanırım artık bir şeyler yapmaktan da korkar oldum, sağlıklı bir bedende, sağlıksız koşullar taşıyorum.

Somurtup oturacağım yine bir köşeye. Öyle yapsam bile, benden daha fazlasını başaramadınız, elinizdekilerle oynamayı seviyordunuz. Dış görünüş etkiliyor bazılarını, girdap gibi içine çekiyor, bundan hep önde olma isteği, peki ya yapmak istediklerimiz.  Her şeyi bilen adamı arıyor herkes ve ondan tatmin edici cevaplar bekliyor.  Bu senin için çok iyi olacak, biraz daha itmen lazım. Ikın! İşte böyle...

Kimse Jacob gibi aydınlanamadı; seçilmiş kişi ben olabilir miyim acaba? Ya içimde iyi ile kötüyü barındırıyor ve bundan içten içe zevk alıyorsam? Siz de bir gün adam öldürebilir  misin? Kendimi, olamayan bir Jacob yaratırken buldum. Artık hayatımızın anlamı Lost’da bitiyor. Bakalım bundan sonra hangi fenomene geçiş yapacağız?

Hatırlıyor musun bir ara bütün insanlar sarışın olmak istiyordu, sarışın aptallar hâlâ varlığını sürdürürken hem de. Sonra bir ara kızıllar moda oldu ve gizemli havası katıldı ve şimdi herkes doğal olma çabasında. Bu aralar kendime yeni bir Louis Vitton arıyorum; evet etkileyici ve ben gerçekten merak ediyorum, pahalı şeyler nasıl alınır bunun altındaki amaç tatmin edici midir? Ama yine de söylemesini başarabiliyorum Louii Vitoon diye aksanım yettiğince. Herkes bir ayrım yapmaya başlamış; başarılı olma ve olamama potansiyeli olanlar gelin, kilometre taşlarımı önünüze sermeme izin verin. Sylvia Plath, başını fırının içine sokarken ne düşünüyordu acaba? O da sanırım nasıl doğru insan olunmaz yolundaydı.

Başarı mı diyordum,  karar vermişler ve aralarında bunu tartışmışlar, kendilerini tatmin etmişler. Ben de seçilmiş olmak istiyordum Jacob! Bunu bana nasıl yaparsın? Kullan- at taktiğini bırak! Bana dürüst ol! Jacob! Tanrı, taşınması ağır bir yüktür.

Artık pilimiz bitiyor, bu hayat bizi erken yordu diye kızıyorum.  Beni zorlamayın! El frenimi çekin! Size çarpmadan durdurun içimdekini.

Pimimi çekin! Bir takım insanlar ''bir takım'' oluşturarak, bir takım kararlar vermişler; ama sorun şu ki sonucunu açıklayacak cesareti bulamamışlar. Durum böyle giderken onlar hâlâ kendileri ile övünmeye devam ediyorlar.

İyi seyirler. Artık ''previously on lost'' diye bir ses duyulmayacaktı...

Son!

0 yorum:

Yorum Gönder