25 Mayıs 2007 Cuma

Kendime Esintiler


Bu resim kendimi kendim gibi hissetiren nadir resimlerden yada daha önce hiç bukadar net düşünmemiştim sanırım...
Eğlendim bak şimdi kendi kendime
Gelebilir Bunun üstüne yazılar...

6 Mayıs 2007 Pazar

Nefes al ve ver

Peki, ben şimdi ne yapacağım?
Ulaşamıyorum işte sanki kapalı bir kutu gibi sadece kapalı olmakla da yetmiyor önünde kocaman bariyerler var ve neredeyse aşılması imkânsız gibi.
Çok fazla bir şey istemedim kendi halimdeydim ve mutluluk oyunu içerisinde rollerimizi çok güzel oynuyorduk ve her şey aniden oldu. Ben hala anlayamıyorum bu kadar soru işareti olması gerekmiyordu. Daha da basit olabilirdi ve ben hiç şikâyet etmeyebilirdim. Olasılıklar ile konuşmaya daha ne kadar devam edebilirim ki? Şu anda yok sayabilmeyi çok isterdim daha iyi olması için derdim ama hayır işe yaramayacak nasıl bildiğimi sormayın sakın! Çok güzel bir anın ortasında aniden bir şey hissederken bunun tarifi yapılamaz, sadece oluruna bırakılır ve işte böyle oldu dersin ve ben…
Yine bir süre acımı çekeceğim öyle değil mi, hep kafamda kuracağım neden ve nasılları soracağım ama başa saramayacağım öylesine duracağım. Toparlanmayı bekleyeceğim ve belki dağıtacağım hem de arkamda ki hiçbir şeyi düşünmecesine dağıtacağım. Bunun da geçeceğini söyleyecekler ve her şey yoluna girecek diyeceğim. Kendimi mi kandıracağım? Yoksa hala umudum kalmış gibi kendi hayatıma devam mı edeceğim. İşte bu maalesef çok ince bir nokta benim için ve çok ta iz bırakacak biliyorum. Ama o ve ya bu şekilde bulunacak bir şeyler ya da ben tekrardan bulunacağım en azından bunu isteyebilirim ya da bir şekilde umut edebilirim iç içe geçmiş ya da hiç görünmüyormuş gibi olsa da.
Her şeyi hafızamın bir köşesine kazıyacağım ve unutmayacağım. Sesler yükselirken ben yine yolda oluyor olacağım. Çirkin ben, çocuksu ben, umursamaz ben, ait olmayan ben olacağım. Bedenim daha fazla yorulacak daha fazla terleyecek. Her terlemeden sonra gülümsemek isteyeceğim. Bana kızan tek ben olmayacağım. Ah bedenim seni dengede tutabilmeyi çok isterdim ama olmuyor işte bu çok adice ama bir denge bende daha fazla dengesizlik yaratabilir diye korkuyorum. Aslında yine ben düşünceli oyunlar oynuyorum.
Bir gün yine kendimi bir trende bir yerlere giderken bulacağım kendimi ve aptal aptal gülümseyeceğim tren camına doğru, manzaranın güzelliği ya da boşluğu beni kendinden geçirecek. O zaman tekrar anlayacağım ki bu yollar aslında hiç bitmeyecek.
Her şey bir gün kendinse dönecek.
Ne kadar basit duruyor değil mi? Bak hoparlörleri açtılar bile git bul kendini vakit kaybetmeden diyorlar. Ama önce tekrardan bedenimi terletmem gerekecek.

3 Mayıs 2007 Perşembe


Bu resim ben valborg'a varmadan önce yapıla bot yarısından cekilmedir.Bunu şimdilik bir fikriniz olsun diyerekten gönderiyorum daha sonradan birçok resim gelecektir.
Bu sadece olan kalabalğın küçük bir kısmı diyebilirim
Eğlenin


ps:ayrıntılı yazı da gelecek

Habersiz Günah

Artık konuşmak yok, gözlerimin içine bakın yeter. Ne çok fazla, ne de çok az. Hayatın bir ucuna tutunabilecek kadar güçlü, kendinden emin ve hüzne hazır. Biraz ondan biraz bundan tarifesiyle bir sefer daha yapmaya hazır.
Eski bir koltuk seçtim, yeniler göz boyar eskile ise kucak açar. Uzun bir yolculuk mu olur bilemeyeceğim, ama bünyeye dokunacak biliyorum. O yüzden en çok durağı olan seferi seçtim. Pis kokulu tabelaların, çürümüş tahtalı bekleme salonlarının ve bekleme dakikalarının olduğu istasyonlar. Karşılayacaklar beni unutulmuş panolar ve anonslarda ‘Umurumuzda değil ama yine de gel sen gör’ diyecekler. Elimdeki çantayla öylesine tebessüm edeceğim ve ‘Hoşbulduk’ diyeceğim. Böyle öğretilmişti değil mi? İstasyonun boş olmasına şaşırmayacağım fakat trenlerin buradan geçtiğini görmeye devam edeceğim.
Küçük bir kız istasyonun dışında beni bekleyecek, gülümseyecek ve elimden tutarak yürümeye başlayacağız. ‘Yorgunsun, haydi gel’. Kızın kocaman gülümsemesi karşısında donup kalacağım. Uyandığımda başka bir trendeyim. İki boş koltuk ve ben, fazla diye düşünüyorum bir tane yeterdi.
Bu sefer o küçük kız trenin bir ucundan öbür ucuna koşturuyor ve bana gülerek el sallıyor. Ona bir öpücük gönderiyorum. Yine kayboluyor.
Annemde bir zamanlar böyleydi, bana öpücükler gönderiyor, gülümsüyordu. O küçük kız gibiydim ben de. Annemin yorgun olduğunu tahmin edebilir, elinden tutabilirdim. Kızım büyüyeceksin dediğinde bana bu kadar takmayacaktı. Güzel kızı, uslu kızı, aferim kızı olacaktım. Ama nereden bilebilirdim ki annemin suçu geçmiş karşıma, uzun uzun beni itekliyor. Senin doğan kızın olmalıydım anne, doğan günahın değil…
‘Uyan artık’ başımda bir görevli sarsıyor beni, tükettin durakları, bitir kalk git artık! Ama ben daha çok yeni istasyonlar göreceğimi düşünüyordum, o durumda kalkmış biletimi göstermeye çalışıyordum. Beni dinlemiyordu ki! Peki dedim bu istasyonun adı ne? Umursamazca cevap verdi ‘Habersiz günahlar’

Kötü Evrim

Kimse kötü olmak istemiyor, kimse gerçekten sevmek istemiyor, kimse gerçekten görmek istemiyor.
Yani şimdi ben bunları yazıyorum ama bunlar benden öncede söylenmiş ve bayatlamışlardır.

Olması muhtemel durumların, hiç gelmeyeceklerin ve hep yalan söyleyeceklerin askılığının yanına bir boş yer daha lütfen adının hep gelecekler tarafında kayıt edilmesini istiyorum. Yaz, kış, gece, şafak sökerken, ya da seviştikten sonra hiç fark etmez. Her an gelebilirim.
Pardon, yine aşmaya başladım haddimi. Bakın siz böyle dururken, beni yakalamaya çalıştılar suçluyum kisvesi altında. İnfazsız yargımı da yapmışlar, haberim yok! Hasta bir adamı aramalı, ona geçmiş olsun dileklerimi sunmalıymışım. Benim bu sözlerime neden ihtiyacı olsun ki! Evet, zor olmalı bir yandan hastalık bir yandan da hastane odası, serumlar, pis kokular… İlgi beklersin ama kimsenin önünde ben adi herifin tekiyim yazmıyordu en son hatırladığım kadarıyla. Yoksa günah işlemekten korktuğumdan falan değil, hani saklarlar ya o hiç değil! Tahmin edemezsiniz hastalıklı olması bir yana iyilik meleği de olduğunu iddia edebilirler ki bende neredeyse inanmak üzereydim. Daha çok mu sevmem gerekiyor acaba, kestiremiyorum. Ama ben hastaneleri sevmem ki, bir takıntı ama tutar beni yerimden oynatacak kadar… Üzgünüm ayak basamayacağım.
İtiraz… İtiraz.
Gönderin benim yerime siz iyi dileklerimi
Benim ağzımdan çıkmış gibi davranmak çok zor olmamalı değil mi?