19 Eylül 2011 Pazartesi

Yazarını bilmiyorum ama o kadar güzel yazmış ki...

Yok, yok demeyeceğim vazgeçmeyeceğim! Aslında başka bir şeydi söylemek istediğim. Yazdım, sildim… Yazdım sildim… Seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem. Sen anla! Hisset ya da. Yormak istemiyorum artık hiç kimseyi. Yorgunum zira! Yeniden kurasım yok hiç, aşka dair cümleler. Kelimeleri yan yana getiresim yok bir de, kendimi anlatmak için. Sen anla! Konuşmak istemiyorum kısaca. Konuşacak ne var ki? Benim sana gelene kadar ne yaptığım mı, senin bana gelene kadar ne yaşadığın mı? Saçma! Ne geçmişe aidim artık nede geleceğe ve kaçırmak istemiyorum şu anı da, olmuşların, bitmişlerin, gelmişlerin, geçmişlerin laf kalabalığında olacakların, biteceklerin ve geleceklerin kurgusunda ya da…


Ama şimdi burada seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla! Ne şu andan öncesi ne şuandan sonrası… Dedim ya; bir tek şu an’ın ciddiyetindeyim.

Hayallerim yok sana uzun uzun anlatabileceğim ama çok istersen kurarım tabi senin için ve illa merak ediyorsan hatırlarım elbet canımın yanmışlığını da zira unutmuş değilim. Ruhumda dikiş izlerim…

Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için! Hiç söylenmemiş sözler duymaya ihtiyacım var ve belki yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var, yetmiyor bildiklerim. Şimdilik baş edilir gibi değil içime çekmişliğim…

Sözlerini duyuyorum düşüncemi zorlayan, aklımı sana uçuran. Her anlamaya çalıştığım da merak edilen oluyorsun. Anlamak istemiyorum merak etmekten korktuğum için! Yoksa buradayım yani, yörüngendeyim. Masallar tadındayım… Zehirli elma hevesindeyim! Bul beni!

Lakin ne soru istiyor canım ne cevap. Ne bir beklentim var ne de bir söz verebilirim. Bulursan sadece bulduğuna sevineceğim! Ve eğer geleceksen, seni burada bekleyeceğim. Ama ben sana, gün dün unutamadıkça ve beyaz sayfalar gibi olmadıkça ruhum gelmeyeceğim… Özür dilerim bu kadar yorgun olduğum için!